HER YOL İKTİDAR DİLENCİLİĞİ KAPISINA MI ÇIKAR?

             Doğal toplumlarda iş bölümü olduğundan, her aile bireyi kendi yeteneklerine göre ailede ve toplumda misyon üstlenir yada misyon üstlenitilirdi. Yaşamın en önemli unsurlarının başında gelen ekonomi, ortak çaba ile yürütülürdü. Bu nedenle eğer bir birey eğer üstlendiği ekonomik rolü üstlenmediyse yada üstlendiği rolün gerekliliklerini yerine getirmede başarısız olsaydı, diğer fertlerin yükleri ağırlaşmış olsa da aile içindeki ekonomik darlık riski fazla olmazdı çünkü diğer bireylerin uğraşları bu riski ortadan kaldırırdı. Bu yaşam tarzı, aynı zamanda  aile bireylerini birbirine daha çok yakınlaştırırdı. Aile olabilmek adına gösterilen ortak emek aynı zamanda maneviyatta da bir ortaklaşma sağlardı. Böylece borçlanan veya yaşamını idame edemeyen aile bireylerine sağlanan destek, o aile bireyinin başka kişi yada kurumlarca sömürülmesine engel olurdu. Toplum yaşamında ki ekonomik uğraş çeşitliliği, dolaylı veya doğrudan kişilerin ve ailelerin özgürlüklerini de olumlu yönde etkiliyordu.
       Yaşadığımız çağda ortak aile yaşamına dair ne varsa yıllar içinde yok edildi. Somutlaştırmak adına, eğer toplum vücut olarak ele alınırsa, vücudun tüm hücreleri birbirinden bağımsız hareket ettirilen birimlere ayrıldı. Bu ayrışma da aslında tüm vücudun sakat olmasına sebebiyet vermiştir. Vücudun bir bütün olduğu, bütünlüğün bir parçasının eksikliğinin tüm diğer vücut birimlerini de etkileyeceği, bundan sebeple birlikteliğin elzem olduğu bilinci ortadan kaldırılmıştır.
          Tabi bu öyle düşündüğümüz çok uzun vade de olan bir şey değildir. En fazla yüz yüzelli yıllık bir tarihi vardır. İktidarlar, önce tohumları alıp kendine göre genleriyle oynadı. Yani GDO lu nesiller yarattı. Yazılmamış bir hard disk olan çocukları, kendi format ve işletim sistemleriyle kurudular. Bunu eğitim adı altında, masa başında yazılan tarihler, ideolojiler, dinler, kültürler…vs ile yaptılar. Böyle bir işletim sistemi ile yaratılan bireyler, arka planda yazılan yazım dilinin ötesine geçemezler. Dışarıdan gelen her ama her bilgiyi virüs olarak algılıyor. Sorgulama yetenekleri tamamen köreltilip, yok ediliyor. Sorgulama yapma yeteneğini kaybetmeyenler, hain, ihanetçi olarak damgalanıyor. GDO lu olanlara da ”elbette sorgulayın, ama bizim kaynaklarımızdan sorgulayın” teranesiyle özgür oldukları aşılanmıştır. Böyle yetiştirilen nesil doğrudan sistemlerin ve dolayısıyla dönemin iktidarlarının robotik kölelerinden farksızdır.
            Bilinçsiz aileler, çocuklarının bu sisteme entegrasyonun, kendilerince sağlanmış büyük bir başarı olduğunu sanırlar. Hele ki sistem içerisinde çocukları belli bir maaşla çalıştırılıyorsa, aileler sadece “çocuklarının geleceği için” sistemin en radikal savunucusu olurlar. Hatta aile sistemde yer edinmeyen yada edinmek istemeyen bireylerini de, sistemde yer eden için baskılar ve sistemdeki yerinin sarsılmaması için dışlar. İktidarın kurum ve kuruluşlarında asgari ücret ile çalışan veya memur olan bir kardeşin çalışılanlıktan çıkarılmaması için diğer bireylere cephe alır.  Böylece aslında sistem çocuklar yoluyla tüm aileyi ele geçirmiş ve hizmetine sokmuş oluyor.
                 Asgari ücret adı altında hak görülen ücretler, yine iktidarın verdiği TÜFE verilerine göre bile asgari düzeyde bir geçimin mümkün olmadığını kanıtlar nitelikte olsa da, çocuğunun bir asgari ücret alması için ciğeri beş para etmezlerin kapılarında kırk takla atan kaç ebeviyen yada çalışmak isteyen vardır acaba? Bu toplumda “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” stratejisinin tamamıyla kanıksandığının ve artık böyle bir sistemin normalleştiğinin kesin kanıtı değil midir?
                   Bu gerçeklikler sadece Kürtlerin yaşadığı bölgelerde oluyor kanısı yanlıştır. Bu sistem ve uygulama Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde iktidarlar tarafından yaşamsallaştırılmıştır. Tek fark bölgeden bölgeye argümanların farklılığı ve yoğunluğudur.
               Denilebilinir ki, tamam eyvallahta, alternatif nedir? Var olan sistem içinde, çok gelişmiş, serbest piyasa ekonomisi olan ülkeler dışındaki ülkelerde normal yollardan alternatif yaratmak neredeyse imkansız. Çünkü kamu kurumları dışındaki özel sermayeli piyasa da iktidarların hükmü altındadır. Bu nedenlerle, istemediğine yol, istediğine de mevki veriyor. Kendi çözümü dışında, başka yolu denemeye kalkanlar için de, açlık, sefalet, zindan ve ölümle yüzleşir, algısı yaratmıştır. Yani özcesi, labirentin her yolu iktidarın kapısındaki dilenciliğe çıkacak şekilde örülmüştür. Ama eğer toplum gerçek özünü sorgulamaya başlar, yaşam için aracın ve amacın ne olmaları konusunda bu öze göre cevap bulursa, işte o zaman geniş tabanlı bir toplumsal muhalefet oluşur ve amargi denilen olgu gerçekleşir.

War BOTAN
20/01/2018(Wan)



x

No comments:

Post a Comment

Rexneyên ji dil, nîşaneyên heskirinê ne...